HİSDER (Hikmet İlim ve Sanat Derneği) in Meram Uluslararası Gençlik Akademisinde 10 Şubat 2020 tarihinde düzenlediği Pazartesi toplantılarında Necmettin Erbakan Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yusuf SAYIN “Komşumuz İran”ı tarihi, dinî, siyasî, iktisadî ve sosyal yapısı ve coğrafi konumu hakkında slayt eşliğinde dernek üyelerine bilgi verdi.

Doç. Dr. Yusuf SAYIN konuşmasının başında doktora çalışmasını İran üzerine yaptığını, iki ülke arasındaki bağları da gözeterek şimdiye kadar 8 civarında ulusal ve uluslararası düzeyde çalışmaya katıldığını, İran üzerine çalışmanın mayınlı bir alan olduğunu belirtti.
İran demek, Türkiye demek. Türkiye demek, İran demek. Bunun örneğini de Selçuklu tarihinde gördüm. O zaman karşıma Türkler, Farslar ve Araplar’dan oluşan bir yapı ortaya çıkar. Türkiye ile İran’ın kaderleri dün olduğu gibi bugün de ortaktır, gelecekte de ortak olacaktır. İran’da rejim değişebilir fakat ilişkiler her daim devam eder. Irak, Suriye ve Yemen’deki gelişmeler iki ülke açısından önem taşımaktadır.
İran sözcüğü modern Farsçaya, Zerdüştlüğün kutsal kitabı Avesta’da yer alan “Aryanam” teriminden girmiştir. 1935 yılına kadar devletin adı Pers İmparatorluğu’dur, 1935’ten sonra ülkenin ismi “İran “ olarak değiştirilmiştir. 1979’da yılındaki devrimden sonra “İran İslam Cumhuriyeti “ ismini almıştır. İki ülkenin nüfusu birbirine çok yakındır. İran 82 milyon nüfusa sahiptir. Nüfusun yüzde 90’ı Şii, yüzde 8’i Sünni Müslümanlardan oluşuyor. Ermeni ve Yahudi azınlıklar bulunuyor. İran 31 eyaletten meydana geliyor.
İran’da hafta sonu tatilinin perşembe ve cuma günleridir. İran’ın resmî dili Farsçadır. Para birimi İran Riyali Amerikan ambargosu dolayısıyla değer kaybetmiştir. Ülke genç nüfusa sahiptir. İran’ın etnik yapısı; Fars, Azeri Türk’ü, Kürt, Arap, Türkmen, Lor ve Beluci, Ermeni ve Yahudiler’den oluşmaktadır.
Acem sözcüğünün Arapça asıl anlamı ise “dil bilmeyen”dir. İran’ın temel inanç noktaları ise; 12 İmam ve Velayet-i Fakih Sistemi’dir. Rehber olarak adlandırılan dini lider mutlak yetki sahiptir. İran’ın değişmeyen manzarası, sokak gösterileridir. Rejim gücünü sokak gösterilerinden alır. İran’da hazır kıta istihbarata bağlı ağıt (matem) şebekeleri vardır. Ordu, nizami ve devrim muhafızları olarak ayrılır. Kudüs Gücü doğrudan dış politikayla ilgili önemli bir birimdir. Kudüs Gücü yoluyla bugün İran; başta Suriye olmak üzere Irak ve Yemen’de bulunmaktadır.
Türkiye ve İran aralarındaki ortak tarihi ilişkiler, yaşanmışlıklar ve deneyimler dolayısıyla Selçuklu ve Avrupa Birliği örneklerinde görüldüğü gibi bölgede yeni bir işbirliği çabasına öncülük yapabilirler. Dünya ve bölge barışı ve istikrarına katkı sağlayacaktır. Türkiye ve İran\'ın işbirliği içerisinde Orta Doğu\'daki sorunlara çözüm bulabilir. Türkiyesiz bir İran ve İransız bir Türkiye baki kalamayacaktır.
Dünyanın merkezi olduğu düşünülen bu topraklarda iki ülkenin atacakları adımlar, bölge barışına önemli katkılar sağlayabilecektir. Bölgenin barışı ve istikrarı için işbirliği adımları atmış bir Türkiye ve İran, hem kendi halkları hem de bölge insanları için istikrar ve güven kaynağı olacaktır. Uluslararası ilişkilerde 24 saat çok uzun bir zamana denk gelir. Günümüzde dünya gündemi çok çabuk değişebiliyor. Dünyanın merkezi olarak nitelendirilen bu Ortadoğu topraklarında pek çok karışıklık yaşanmaktadır. Ortadoğu diye tanımlanan bölgede insanlık ve insanlık tarihi yok ediliyor.
Coğrafi konumları itibariyle Türkiye ve İran dünyada en avantajlı konumda bulunuyor. İran’ın Batılı devletlerle anlaşması, yakında Türkiye ile de anlaşması anlamına gelecektir. Bütün gerginliklere rağmen İran ve Türkiye komşudur ve eninde sonunda yeniden işbirliği sağlanacaktır. Ortadoğu’da barış Selçukluları anlamaktan geçer. Bu coğrafyada Türkçe, Arapça ve Farsça konuşan toplulukların bir arada bulunduğu görülür. Türkiye-İran ilişkileri, Ortadoğu’nun kaderini tayin edecektir Yaşanan tüm savaş ortamına, rağmen ilerleyen yıllarda Türkiye ve İran merkezli barışçıl bir sistemin Ortadoğu’da yeniden inşa edileceğini söyleyebiliriz. İki ülke aralarındaki anlaşmazlıkları bir kenara bırakarak bölgenin ve Müslümanların geleceği için ortak noktada buluşmak zorundayız.
İran’da İslami dönemde; Emeviler (637-750) Abbasiler (750-950), Gazneliler, Selçuklular, Moğollar, İlhanlılar, Timur Hanedanı, Karakoyunlular, Akkoyunlular, Safaviler, Afşar Hanedanı, Kaçar Hanedanı 1925 yılından sonra 1979 yılına kadar Pehlevi Hanedanlığı hüküm sürmüştür.
Şah İsmail tarafından Safevi Devleti’nin kurulmasından sonra resmi mezhep olarak Şiiliğin Caferi kolu ve On İki İmam benimsenmiştir. İslâm\'ın meşrû halifeliği (velâyet gereği) On İki İmam\'a aittir. İmâmet adı verilen bu husus, Câferî fıkhının temel kaynağını oluşturur. On İkinci İmam kayıp olan İmam Mehdi’dir.  On İkinci İmamdan sonra gelenler meşru sayılmaz. Humeyni’den sonra velayet-i fakih sistemi ile yönetim meşrulaştırılmıştır. Önemli kişiler velayet-i fakih’e bağlıdır.
Anayasa’ya göre cumhurbaşkanı yürütmenin başıdır. Ancak iç ve dış politika önceliklerinin belirlenmesi, silahlı kuvvetlerin ve emniyet güçlerinin sevk ve idaresi yetkileri Devrim Rehberi’nin uhdesinde toplanmıştır. Cumhurbaşkanı, Anayasayı Koruyucular Konseyi’nin onayını almış adaylar arasından, dört yıl süreyle ve en fazla üst üste iki dönem için halk tarafından seçilir. İran İslam Cumhuriyeti’nin temel yasama organı olan İslami Danışma Meclisi seçimle işbaşına gelen 290 üyeden oluşmaktadır.
İran’da resmi tatil günleri 26 gündür. Hz. Muhammed’in peygamber olduğu gün de resmi olarak tatildir. Nevruz ülke için büyük önem taşır. İran’ın başlıca büyük şehirleri: Tahran, Meşhed, İsfahan, Tebriz, Şiraz, Bender Abbas, Urumiye” dir. Dünya petrol rezervlerinde İran’ın 158,4 milyar varille (%9,2)dördüncü sıradadır. Doğalgazda; 33,500 milyar m3 (%18) ile dünyada ilk sırada yer almaktadır. İran Devrimi’nden sonra ABD tarafından İran’a birçok başlık altında ambargo uygulanmaktadır. İran halkı zorluklarla mücadele ederken mollalar bu durumdan fazla etkilenmemektedir. Bütün bu zorluklara rağmen İran’ın pragmatik bir ülke olması dolayısıyla her türlü zorluğun altından kendi çabasıyla kalkabilmektedir.
Doç. Dr. Yusuf SAYIN konuşmasının sonunda kadınların modernizm taleplerinin kısıtlanamadığını, İran’ın gece hayatının olduğunu, bazı mekânlarda mecusi ateşinin yakılmasının ise İslam geçmişine değil mecusi geçmişine atıfta bulunulduğunu belirtti. Sohbetin ardından Dernek Başkanı Prof. Dr. Önder KUTLU ve Prof. Dr. Mikail BAYRAM tarafından Doç. Dr. Yusuf SAYIN ‘a hediye takdim edildi.



HİSDER | HİKMET İLİM ve SANAT DERNEĞİ

Aksinne Mahallesi Gülen Sokak No:4/B Meram /KONYA
Genel Sekreter Muzaffer TULUKÇU : 0 (506) 510 01 60
Sekreter Hasan ÖZÜCAN : 0 (536) 360 17 63